Ak Partili Abdurrahman Babacan’dan Toros açıklaması geldi!

Ak Parti Malatya Milletvekili Abdurrahman Babacan’dan TBMM Önünde Beyaz Toros Açıklaması: “Kimse gölgeleyemez, Bu Süreci Milletle Birlikte Yöneteceğiz”

AK Parti Malatya Milletvekili Abdurrahman Babacan, Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde yaşanan beyaz Toros’un yakılması olayına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.  Abdurrahman Babacan, olayın hem geçmiş acıları hem de güncel süreci sembolize ettiğini vurguladı ve şiddet ile terörün Türkiye gündeminden tamamen tasfiye edilmesi noktasında devlet ile millet arasındaki uyumun önemine dikkat çekti. Katıldığı bir TV programında önemli açıklamalarda bulunan Malatya Milletvekili Abdurrahman Babacan, konuşmasında şunları söyledi:

Terör Türkiye gündeminde olmayacak!

“Bir devlet projesi olarak başlayan, bundan sonra artık bu şiddeti ve terörün Türkiye gündeminden tamamen tasfiye edilmesinin noktasını hep birlikte devlet projesi, millet projesine dönüşerek devletle millet arasında tam bir uyum, tam bir eş bütünün inşa etme noktasında.

Bu yüzden de bu tarz beyaz Toroslar gibi, hem geçmişin fail-i mücrim de dâhil her türlü insan hakları ihlallerini bizlere anımsatacak, bunları sembolize eden vakaları, hem şiddetin, terörün diğer bütün unsurlarını, PKK ile icra edilmiş olan bütün unsurlarını bu süreçle birlikte toprağın altına gömeceğiz, hep birlikte yapacağız bunu. Bu konuda net bir kararlılık içerisindeyiz. Siyasetiyle, devletin diğer bürokratik kurumlarıyla, bakanlıklarıyla, MİT’iyle, Milli Savunma Bakanlığı’yla, Genel Kurmay’la ve tabii ki en önemlisi halkımızla, vatandaşımızla, milletimizle. Dolayısıyla hakikaten bu tarz eylemler de dâhil, belki bunlar hem içeride hem dışarıda.

Bu mesele derinlemesine araştırılıyor

Meselenin nasıl bir şeye dayandığı, tabi belli ki icra eden arkadaşın psikolojik bir takım zorlukları var, sıkıntıları var. O ayrı bir şey. Ama şunu söyleyeyim, bu tarz durumları biz özellikle çok çok büyütmeden, gerçekten sürecin suhuletle, gerçekten mantık, rasyonellik, anlayış ve sabırla ilmek ilmek işlemesi gerektiğini düşündüğümüz için, hakikaten bu tarz ne çıkacağını henüz bilmediğimiz, çok da spekülasyonlara konu olması.

Burada, tabii temel meselemiz şu. Hakikaten 50 yıllık geçmişiyle yaklaşık çok büyük sosyal, siyasal, kültürel, iktisadi maliyetlerle hakikaten biriktire biriktire, tabiri caizse, biriktire biriktire gelmişiz buraya. Şimdi bunu bir anda gerçekten herkesin niyetini ben çok açık görüyorum, çok iyi. Komisyondaki bütün partiler de gerçekten bu sürece sonuna kadar katkı sunmak için, destek vermek için ve artık bunun noktasını koyalım. Üstün niyetiyle bu güzelliği görüyoruz. Fakat sorun şu, şimdi fesih sürecinin yönetilmesi, ilave eden beş anlı olarak yönetilmeyecek bir toplumsal güvenin, toplumsal rızanın arttırılması çok kolay süreçler değil. Genel olarak çok kolay süreçler değil. Çünkü oluşmuş olan büyük güvensizlik dalgalarıyla...

Sürekli olarak karşımızda bir engel çıkıyor. Ne engeli? Ya içeride geçmiş acılar üzerinden bir provokasyon. O geçmiş acılar çünkü bugüne de çok rahat bizi bir şekilde taşıyabilecek şeyler. Maalesef böyle acılar geçmemiş. Hilal Efendi, Türkiye'nin mesela bir örnek vereyim, İRA modeli, İRA'nın nihayete erme sürecinde İngiltere, Birleşik Krallık, İrlanda bunu tek başına kendi dinamikleriyle çözmedi. Ne yaptı? Amerikan politikasının da angaşa olduğu bir süreç içerisinde çözüldü. Ya da İspanya ETA modeli, Avrupa Birliği'nin de oradan angaşa olduğu şekilde bir nihayete edebildi.

Şimdi Türkiye, bakın çok önemli bir şey yapıyor Türkiye, bütün vatandaşlarımıza, sürece dair kuşkusu olan herkese de sesleniyorum. Türkiye kendi modellemesiyle atipik bir modelde, atipik bir yolda ilerliyor. Ve diyor ki hayır ben üçüncü bir gözle gitmiyorum.

Ne yapıyoruz? Diyoruz ki, evet bütün bu süreçlerde işte literatürü biraz bilen herkes, biraz daha tabi bunun çok ufaklı örnekleri var. Kolombiya örneği ayrı, Guatemala ayrı, Sierra Leone ayrı, farklı farklı örnekleri var malum ama şunu herkes bilir. Burada önemli olan toplumsal rıza ne durumdadır? Bir destek sonrası bu destek güvene dönüşüyor mu? Bu güven inança dönüşüyor mu? Bizim için bu komisyon bağlamında karşılaştığımız manzara esasen şu, orada Türkiye toplumunun hemen tamamı var. Farklı sesleriyle var, farklı renkleriyle var. Normalde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda gerçekten çok farklı ideolojilerin çarpıştığı, farklı fikirlerin bazen de gerçekten şiddetli bir şekilde tartışıldığı, dozunun yükseldiği ama komisyonu hiç kimse böyle kodlamıyor. Niye? Çünkü biz diyoruz ki aynı eşanlı olarak biz bu fesih sürecini millet adına yönetirken, millet adına yönetirken...

Bir yandan İnsan Hakları Derneği, bir yandan İHH. Bunların, bu şu demek. Gerçek bir tarafı var işin, ama bir tarafı da işin sembolik bir tarafı var. O şu işte. Ya biz, kardeşim, acıları yarıştırmıyoruz. Ya burada, bütün toplum gruplarıyla, bu işi milletle birlikte, ne bileyim kardeşim, sürpriz olan, kuşkusu olan, kaygısı olan, endişesi olan, izni kapaklı bir iş yapmıyoruz. Tam tutanaklar tutuluyor. Basına açık yapılıyor toplantılar. Ve herkes, her kesimden, her kesimden insan ve STK ve uzman, bu işten mağdur olmuş olan her grup, orada kendisine yer buluyor. O, şuraya getirecek bizi. Geçmiş acılara gerçekten düzgün bir şekilde helalleşelim. Gelelim, ne yapıyoruz? Şöyle yapalım, düzgün bir yapalım. Yani, buraya provokasyon, provokasyon. Ben yapacağım. Ben arayacağım. Onu şey yapacağız, helal olsun.

Demokrasi kurumsallaşmanın tahkimi. Bunları bizim yapmak, bizim açımızdan yeni paradigmanın izah ettiği bir şey aynı zamanda. Ve bu da bütün toplumumuzu ilgilendiren, bütün toplumumuzla birlikte ancak gerçekleştirebileceğimiz bir şey. O yüzden söylüyorum, 86 milyonun bir kişisi dahi dışarıda olmaz. Hepimiz beraberiz ve hep birlikte bu işi yapacağız.”

İLGİLİ HABERLER