Malatya kayısına yaklaşmak artık yürek ister oldu. Zirai don felaketi ile birlikte başta bu yılın ürünleri zarar görürken uyanık esnaf elindeki kayısıyı saklamaya başladı. Don olayı sonrasında kayısı fiyatlarında yaşanılan artış hızla devam ediyor. Malatya pazarında kayısı fiyatları 700 liraya ulaşırken bu büyükşehirlerde ise çoktan bin liranın üzerine çıktı. İstanbul’da bir kola et 700 ila 800 lira arasında satışa sunulurken kayısı ise 1200 ila 1300 liradan alıcı ile buluşuyor. Bu insanların, “Bir kilo et mi yoksa bir kilo kayısı mı?” demelerine sebep oluyor.
KAYISI ET FİYATLARINI GEÇTİ
Türkiye'nin birçok bölgesinde etkili olan zirai don, Malatya’ya ikinci depremi yaşattı. Kayısı başta olmak üzere tüm meyve ve sebzeler yanarken üretici ne yapacağını kara kara düşünmeye başladı. Malatya’da kayısı ağaçlarının da zara görmesi üzerine gelecek sene de kayısı üretiminin ciddi sıkıntılar içinde olacağı açıklandı. Bakanlık, Valilik, Tarım Müdürlüğü başta olmak üzere kayısı ile ilgili Oda ve Birlikler arayış içine girerken uyanık esnaf harekete geçmekte gecikmedi. Üreticinin elinden 130 yâda 150 liraya aldıkları ürünleri depolarında ihracat için stoklayan birçok esnaf ani bir karar ile kayısı fiyatlarına yüzde yüz zam yaptılar. Çöpe atılması düşünülen yâda 15- 20 liraya alıcıyı zor bulan ıskarta kayısı fiyatları 100 lira rakamına çıkarken normal kayısılar ise Malatya’da 700 lira rakamına ulaştı.
İSTANBULDA KAYISI 1200 LİRA
Bu aşırı fiyat artışları konuşulurken büyükşehirlerde ise bu rakamların çoktan bin liranın üzerine çıktığı haberi geldi. Malatya’nın en önemli kuruyemiş satıcılarından bir firma sitesinde açıkladığı rakamlara göre kayısı fiyatlarını gün kurusunu 1200 lira, islim kayısıyı ise 1300 lira olarak açıkladı. Stoklarında kayısı bulunmayan satıcı kayısı ürünü bulmaktan dolayı zorlandığı için birçok ürün cinsine ise tükendi notunu koydu.
İstanbul ve İzmir gibi büyükşehirlerde kayısı fiyatları bin liranın üzerine çıkarken vatandaşlar, “Et 700 lira kayısı bin liranın üzerinde. Bazı uyanık tüccarlar bu rakamlar ile kolayca oynuyorlar. Desenize iki yıl kayısı yiyemeyeceğiz. Hani Bakan açıklamıştı 50 bin ton kayısı stokta vardı: Demek ki bu da yalan” demekten kendilerini alamadılar. Malatya’da kayısı yokluğu hem tüketicinin hem de satıcının gözlerini Özbekistan ve İran kayısılarına çevirmesine sebep oluyor.
“ÜRETİCİYİ KANDIRMAYIN”
Öte yandan Darende Ziraat Odası Başkanı Orhan Karaca, Malatya gündemiyle ilgili açıklama yaparak, Malatya kayısısına ve üreticilere sahip çıkılması gerektiğini ifade ederek önemli değerlendirmelerde bulundu. “Bin bir emekle kurulan bahçelerde, yıl boyunca umutla beklenen ürünler, bir gecede heba oldu. Çiftçimizin umutları, emeği, geleceğe dair planları soğukla birlikte adeta dondu kaldı. Bu büyük felaketin ardından, üretici kendi yarasını sarmaya çalışırken, ne yazık ki bazı çevrelerin önceliği üreticinin kaybını telafi etmek değil, bu durumu kendi lehlerine çevirmek oldu. Oysa asıl konuşulması gerekenler; ürün kaybı, üreticinin zararının nasıl karşılanacağı, tarımın sürdürülebilirliği ve bu topraklarda emeğin nasıl yaşatılacağıydı. Ancak bazı kesimler, ürün azlığını fırsat bilip dışarıdan getirilecek ürünlerle Malatya kayısısını harmanlayarak daha fazla kazanç elde etmenin hesabına giriştiler. Bu girişimlerin amacı çok açık: Malatya kayısısının adını kullanarak, gerçek üreticinin emeğini hiçe sayıp yüksek fiyatlarla satış yaparak haksız kazanç sağlamak istiyorlar” diyen Oda Başkanı Orhan Karaca sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ziraat Odalarının, üretici birliklerinin ve gerçek üreticilerin yoğun tepkisiyle bu girişim geri püskürtüldü. Fakat durmadılar; bu kez farklı bir yöntem denendi: Stoklar olduğundan fazla gösterilerek piyasa manipüle edilmeye çalışıldı. Ne yazık ki bunda kısmen başarılı olundu ve üretici bir darbe daha aldı. Bugün üretici; doğal afetlerle, artan maliyetlerle, düşük ürün fiyatlarıyla ve üzerine bir de bu tür fırsatçılıklarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Ürünü satarken borsa payı kesiliyor, TMO’dan aldığı yemlik arpada borsa kesintisi yapılıyor, hayvanını kesime gönderdiğinde dahi borsa payı ödemek zorunda kalıyor. Peki, bu borsaların üreticiye ne faydası dokunuyor? Felaket günlerinde üreticinin yanında olmayan bu yapılar, üreticinin sırtından geçinmenin yollarını aramaya devam ediyor. Bir başka önemli konu da lisanslı depolar. İlk bakışta güzel bir fikir gibi görünse de uygulamada ciddi güven problemleri oluştu. Depolar, laboratuvarlar, kantarlar hep aynı ellerde toplanmış durumda. Bu durum üreticinin güvenini zedeledi. Son iki yıldır üreticinin lisanslı depolara ürün getirmemesi, güven eksikliğinin açık bir göstergesidir. Üretici, ürününü teslim ederken bağımsız, adil ve şeffaf bir sistem görmek istiyor. Biz üreticiler olarak şunu açıkça ifade ediyoruz: Biz alın terimizin karşılığını almak istiyoruz. Ürünümüzü hak ettiği değerle satmak istiyoruz. Doğal afetlerde yalnız bırakılmak istemiyoruz. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, üreticiye sahip çıkılmasını, fırsatçılara prim verilmemesini istiyoruz.”