
Yunus Akdaş'a belden aşağı vuranların asıl hedefi Malatya!
Bazı isimler vardır, hayatları boyunca spot ışıklarını sevmezler.
Ön planda olmak gibi bir dertleri yoktur.
Sahne onların değildir ama perde arkasında oyunu ayakta tutan da onlardır.
Yunus Akdaş, işte tam da böyle bir adamdır.
Gösterişten uzak, ama işin tam göbeğinde.
Reklamdan uzak, ama hizmetin merkezinde.
Alkış peşinde değil, dua peşindedir.
Bugünlerde, Malatya’nın en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri olan MİAD – yani Malatyalı İş İnsanları Derneği – haksız saldırılara uğruyor.
Ve hedefte yine bu ismi çokça duyduğumuz, duyuldukça da bazılarını rahatsız eden bir isim var: Yunus Akdaş.
MIAD denince akla ilk gelen şey nedir?
Bir vakıf mı?
Bir hemşehri derneği mi?
Hayır!
MİAD, Malatya’nın kalbiyle çalışan, aklıyla planlayan, eliyle üreten vicdanıdır.
MİAD sayesinde Malatya’da:
Okullar yapıldı. Camiler inşa edildi. Karakollar kuruldu. Emniyet güçlerine araçlar bağışlandı. Deprem sonrası yüzlerce tır yardım ulaştırıldı. Yüzlerce öğrenciye burslar, ihtiyaç sahiplerine gıda, giysi, barınma desteği verildi.
Bütün bunlar öyle “bir güncelleme metni” gibi kuru kuru anlatılacak işler değil.
Her birinin arkasında binlerce saatlik planlama, toplantı, telefon trafiği, gönül çalışması var.
Ve bütün bu çabanın öncüsü kim?
Yıllardır “benim cebimde para yok ama gönlüm zengin” diyen o adam: Yunus Aktaş.
Kendisini yaklaşık otuz beş yıl önce tanıdım.
Ne sıkı fıkı dostumdur, ne oturup kahve içmişliğimiz vardır.
Ama yaptığı hizmetleri gördüm, yazdım, izledim.
Ve ben bugün şunu görüyorum:
Bazı sözde gazeteciler, bazı kirli eller, MİAD’ı hedefe koyuyor.
MİAD’ı vururken aslında Malatya’yı hedef alıyorlar.
Çünkü MİAD, Malatya’nın dik duran vicdanıdır.
Bugün Yunus Aktaş hakkında yazılmış yazılar, eleştiriden çok aşağılamayı, fikrî tartışmadan çok bel altı vuruşları içeriyor.
Bu seviyesizlik, Malatya’ya yakışmaz.
Bu üslup, gazeteciliğe sığmaz.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yapılan Geleneksel MİAD buluşması aslında bu iddianın ne kadar anlamsız olduğunu gözler önüne serdi.
O salonda Malatya Valisi Sayın Seddar Yavuz, Malatya Belediye Başkanı Sami Er,
İstanbul’daki onlarca Malatyalı iş insanı vardı.
Vali Yavuz orada öyle cümleler kurdu ki, o sözlerin sıcaklığı hâlâ kulaklarımızda yankılanıyor:
“MİAD’a, yönetimine, üyelerine, Malatya’ya verdikleri katkılar için teşekkür ediyorum. Dua ediyorum.”
Daha ne desin bir devlet büyüğü?
Başkan Sami Er de o toplantıda Malatya için yürütülen projeleri tek tek anlattı,
yatırımları paylaştı, destek istedi.
Yani MİAD artık sadece hayırsever değil, şehrin ortağı, çözüm ortağı haline geldi.
Ve o salonu bir araya getiren kimdi?
Yunus Akdaş.
Peki; bu hizmetleri yapan biri, neden hedefte?
Cevabı basit:
Kıskanıyorlar.
Çünkü Yunus Akdaş’ın kurduğu sofrada isimleri yok.
Çünkü Yunus Akdaş’ın inşa ettiği yapının harcında onların tuğlası yok.
Ve kabul edelim:
Bazen birinin başarısı, birilerinin başarısızlığını yüzüne tokat gibi çarpar.
O yüzden Yunus Akdaş’a değil, onun aynasına düşmanlar.
Bakın, bu şehir çok şey gördü:
– Lafa boğulan siyasetçiler gördü.
– Açılışı yapılıp içi boş kalan tesisler gördü.
– İsmi ön planda olup da hiç hizmet üretmeyen sivil toplum kuruluşları gördü.
Ama MİAD onlardan biri olmadı.
Ve Yunus Akdaş da hiçbir zaman “gözüktüğü” kadar değil, “yaptığı” kadar konuştu.
O yüzden buradan açıkça söylüyorum:
Kim ne yazarsa yazsın, kim ne iftira atarsa atsın, bu şehirde bir MIAD gerçeği vardır.
Bu şehirde bir Yunus Akdaş emeği vardır.
Ve bu emeğin üzerini kimse çamurla örtemez.
Çünkü o çamur sıçrar, ama tutmaz.
O karalama iz bırakır, ama izi silinir.
O iftira yankı bulur, ama gerçekler sonunda bağırır.
Yarın bir çocuk sıcacık okulunda öğretmenini dinlerken, bir anne evladını bağışlanan ambulansla hastaneye yetiştirirken, bir imam MİAD destekli camide hutbe okurken, bir polis bağışlanan araçla görev başındayken…
Bilin ki o hizmetin görünmeyen etiketinde şu yazacak:
“Yapan: MİAD – Vesile olan: Yunus Akdaş.”
Ve biz bu isimleri unutmayacağız.
İçlerinde dert olanlar anlar bu yazıyı.
Diğerlerine ise, diyecek sözümüz yok.
Zira kör bir göz, bin gerçek görse de inanmaz.
MİAD ve Yunus Akdaş’a Saygıyla.
Kenan Kaya